Fakir bir ailenin çocuğu olduğu için İslâmiyet’e girmeden önce pek tanınmayan Abdullah b. Mes’ûd, çocukluğunda Ukbe b. Ebû Muayt’ın sürülerine çobanlık yapardı. Resûl-i Ekrem‘in insanlığa ilettiği mesajlar vesilesiyle İslâmiyetle tanışan İbn Mes’ûd, ilk Müslüman olan kişilerden birisidir. Müslümanlığı kabul ettikten sonra da azılı İslâm düşmanı olan Ukbe b. Ebû Muayt’ın yanından ayrılmış, kendisini Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’e hizmete adamıştır.
Resûlullah‘ın hizmetinde bulunan Abdullah, Hz. Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem) bir yere gitmek istediği zaman ayakkabılarını çevirip hazırlar, yolda önünde yürür, yıkanırken perde tutar ve uykuda iken ibadet için uyandırırdı. Bir yere oturduklarında ayakkabılarını çıkarır, muhafaza ederdi. Güzel sesliydi ve çok güzel Kur’an okurdu. Sahâbe arasında ahlâk ve yaşayışı bakımından Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’e en çok benzeyen bir kimse olarak kabul edilirdi. Hz. Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’in hayat tarzını, kıyafetini, ahlâk ve tavırlarını örnek alma konusunda son derece gayretliydi. Bir yandan Hz. Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’in özel hizmetinde bulunurken diğer yandan da yeni müslüman olanlara İslâmiyet’i öğretirdi.
Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem) ona olan güven duygusunu şu sözlerle dile getirmiştir. Ey Abdullah! Ben seni nehyetmedikçe, sen perdeyi kaldırıp benim gizli konuşmalarımı da dinleyebilirsin. [İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, III, 381]
Mekke’de Hz. Peygamber‘den sonra ilk defa Kur’an’ı açıktan okuyarak müşriklerin saldırı ve tepkilerine maruz kalmıştır. Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabı bir gün; Kureyş, şimdiye kadar bu Kur’an’ın sesli olarak okunduğunu duymadı. Kim bunu onlara duyuracak? diye konuşurken o, Ben! diye öne atılınca ashab, Senin bunu yapman konusunda tedirginiz. Biz kendisini Kureyş’in tavrına karşı koruyacak bir aşirete sahip birinin bunu yapmasını istiyoruz. cevabını verdiler. Fakat Abdullah b. Mes’ûd ısrarcı olup Beni bırakın, muhakkak ki Allah beni koruyacaktır cevabını verir ve ertesi gün Kâbe’de Kureyş’in ileri gelenlerinin yanında yüksek sesle Rahmân sûresini okumaya başlar. Bunun üzerine acımasızca darp edilir. Sahâbe-i kirâm onun bu halini görünce İşte biz de senin için bundan korkuyorduk dediklerinde, o tüm yaralarına rağmen Allah’ın düşmanları bana hiçbir zaman şimdiki kadar basit görünmemişlerdi. Eğer isterseniz onlara yarın da aynısını yapayım cevabını vermiştir. Bu tutumu onun ne kadar mert birisi olduğunun göstergesidir. [Ahmed b. Hanbeli Fezâilü’s-sahâbe, II, 837]
Önce Habeşistan’a sonra Medine’ye hicret eden sahâbe arasında yer alarak iki hicrete de katılma faziletini elde etmiştir.
Medine’de Mescid-i Nebevî’nin arkasına İbn Mes’ûd ve annesi için bir ev ayrıldı ve Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’in evine rahatça girip çıkmaları için kendilerine izin verildi. Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’den zaruri durumlar haricinde ayrılmayan, bütün ömrünü Kur’an’a adayan İbn. Mes’ûd tefsir ilminde müstesna bir yere sahiptir. Kendisi bu hususta şunları söyler: Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın Kitabı’ndan hiçbir sûre yoktur ki, onun nerede indiğini en iyi bilen ben olmayayım! Hiçbir ayet yoktur ki, niçin indiğini en iyi bilen ben olmayayım! Develerin ulaşabileceği yerde Allah’ın kitabını benden daha iyi bilen birisinin olduğunu bilsem, mutlaka deveye binip ona giderim. [Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 8]
Hz. Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında yapılan hemen hemen bütün savaşlara katılmıştır. Uhud Gazvesi’nde bir ara ortaya çıkan panik sırasında Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanından ayrılmayan dört sahâbîden birisidir.
Bedir savaşında, savaştan önceki gece keşif kolunda görev almış ve savaş sonunda yaralı olarak bulduğu Ebû Cehil’i öldürmüştür. Bunun üzerine Hz. Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem) Ebû Cehil’in kılıcını ona vermiştir.
Hz. Ömer, ibn Mes’ûd’a verdiği kıymeti şu şekilde ifade etmiştir. Onu muallim ve vezir olarak Kûfe’de görevlendirdiğinde oranın halkına hitaben yazdığı meşhur mektubunda Ben size Abdullah b. Mes’ûd’u göndermekle sizi nefsime tercih ettim. demiştir. [İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, III, 255]
Abdullah b. Mes’ûd, hicretin otuz ikinci yılında altmış dört yaşında Medine’de vefat etmiştir. Vefatına kadar Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’den bir çok hadis nakletmiştir.