Resûl-i Ekrem, Ümmü-l-mü’minîn Hz. Âişe(radıyallahu anhâ)’ın evindeydi. Kapılarına gelip içeri girmek için izin isteyen misafirin sesi Allah Resûlü(sallallahu aleyhi ve sellem)’i hem mutlu etmiş hem de bir hayli heyecanlandırmıştı. Peygamberimizin(sallallahu aleyhi ve sellem) bu sevinci Hz. Âişe(radıyallahu anhâ)’ın gözünden kaçmadı. Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem) heyecanla yerinden sıçrayarak:
Hâle bint Huveylid, Hz. Hatice(radıyallahu anhâ)’ın kız kardeşiydi. Sesiyle ve tavrıyla Hatice’ye çok benziyordu. Hatice’nin vefatı üzerinden geçen senelere rağmen Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ona olan sevgi ve vefasından hiçbir şey eksilmemişti. Ne zaman bir koyun kesse bir kısmını Hatice’nin dost ve akrabalarına gönderirdi. Kapıya gelen Hâle’nin sesinin Hatice’ye olan benzerliği Resûl-i Ekrem(sallallahu aleyhi ve sellem)’e Hatice validemizi hatırlatmıştı. Hz. Âişe(radıyallahu anhâ), Peygamberimizin(sallallahu aleyhi ve sellem) bu sevincinden içten içe rahatsızlık duymuştu. Dayanamadı:Allah’ım, bu gelen Hâle olmalı. buyurdu.
Dişleri dökülmüş, ölümünün üzerinden de seneler geçmiş bir ihtiyarı ne diye anıp durursun? Allah sana ondan hayırlısını nasip etmedi mi? dedi. [Buhârî, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail el-Buhârî, Sahîhu’l-Buhârî, I-VIII, Dâru İşbiliyye, Riyad ts., Menakıbu’l-ensâr 20; Müslim, Ebu’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccac en-Nîsâbûrî, Sahîhu Müslim, Riyad 1419, Fezâilu’s-sahâbe 77]
Resûl-i Ekrem(sallallahu aleyhi ve sellem), Âişe’yi de çok severdi. Ancak Hatice’nin kıymeti çok farklıydı onun için. Hz. Âişe(radıyallahu anhâ)’ın Hz. Hatice(radıyallahu anhâ) ile ilgili bu sözlerinden rahatsızlık duydu. Seneler evvel toprağa verdiği ilk eşinin kendisi için değerini ifade buyurmaktan çekinmedi:
Hayır, Allah bana ondan daha hayırlısını vermedi. Kimsenin iman etmediği günlerde o bana iman etmişti. Herkes yalanlarken o beni tasdik etmişti. İnsanlar boykot ettiklerinde o bana malı mülkü ile destek olmuştu. Hiçbir kadından çocuğum olmadığı halde Allah bana Hatice’den evlatlar verdi. [Ahmed b. Hanbel, Müsned, I-VI, Kahire, ts., VI, 117]
Bu cevap karşısında Hz. Âişe(radıyallahu anhâ), Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’in eşlerinden hiçbirini Hz. Hatice(radıyallahu anhâ)’ı kıskandığı kadar kıskanmadığını itiraf etmek durumunda kaldı.
Hz. Hatice(radıyallahu anhâ)’ın Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem)’e olan imanı, sevgisi ve desteği hiç kimsenin desteği ile bir tutulamayacak kadar üstündü. Allah Resûlü(sallallahu aleyhi ve sellem) Hira’da ilk kez vahye muhatap olduğunda yaşadığı korku ve şaşkınlığı evvela Hz. Hatice(radıyallahu anhâ) ile paylaşmıştı:
Bana neler oluyor, kendim için endişeleniyorum!
Hz. Hatice(radıyallahu anhâ), günlerini uzlette ibadet ve tefekkürle geçiren eşi Hz. Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’e şu kıymetli sözlerle cevap verdi:
Endişelenme! Yemin ederim ki Allah seni hiçbir zaman mahcup etmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru sözlüsün. Acizlerin elinden tutar, yoksulları kollarsın. Misafiri ağırlarsın. Haksızlığa uğrayanın yardımına koşarsın. [Buhârî, Bed’ul-vahy, 3]
Hz. Hatice(radıyallahu anhâ) Hz. Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’in, tüm peygamberlere vahiy getiren melek Cebrail’i gördüğünü öğrendiği an tam bir teslimiyetle Ben senin Allah’ın Resûlü olduğuna şahitlik ederim. diyerek Müslüman oldu. [İbn Hişam, Abdülmelik b. Hişam el-Himyerî, es-Sîretü’n-nebeviyye, I-VI, Beyrut 1411, II 73] Böylece Hz. Hatice(radıyallahu anhâ), Hz. Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’in peygamberliğine herkesten önce inanmış ve İslam ile şereflenen ilk kişi olma şerefine nâil olmuştur.
Mekkeliler Hz. Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’in peygamberliğini kabul etmede Hz. Hatice(radıyallahu anhâ) gibi davranmamışlardı. Şehrin ileri gelenlerinin Allah’ın elçisine yönelik eza ve zulmü senelerce devam etmişti. Nihayet Ebû Talib mahallesinde yaşayan Müslümanları ölüme terk etmişlerdi. Hz. Hatice(radıyallahu anhâ) vahyin ilk geldiği günden beri Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Müslümanlara nasıl destek olduysa muhasara günlerinde de onların yanında yer aldı. Kureyş’in bu soylu ve zengin tüccar kadını neredeyse tüm malını İslam’a ve Müslümanlara feda etmişti. Peygamber Efendimizin(sallallahu aleyhi ve sellem)’in ona duyduğu muhabbet hiç azalmadı. Onu her zaman minnetle andı. Öyle ki Hz. Hatice(radıyallahu anhâ)’ın, bu ümmetin en hayırlı kadını olduğunu söyledi. İsmini Hz. Meryem ile beraber zikretti:
En hayırlı kadın Meryem bint İmran’dır. En hayırlı kadın Hatice bint Huveylid’dir. buyurdu. [Müslim, Fedailu’s-sahâbe, 69]
Hz. Hatice(radıyallahu anhâ)’ın Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) ile evliliği 25 sene sürdü. Bu evlilikten Kasım, Zeyneb, Rukıyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah dünyaya geldi. Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) ile evlendiğinde bir rivayete göre 40, bir rivayete göre de 28 yaşında olan Hatice validemiz henüz hayatta iken cennetle müjdelenen sahâbîlerden birisi olmuştur. [İbn Sa’d, Ebu Abdillah Muhammed b. Sa’d el-Bağdâdî, et-Tabakâtu’l-kübrâ, I-VIII, Beyrut 1410/1990, VII, 17]
Cebrail(as) bir gün Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’e gelerek Hz. Hatice’ye Cenab-ı Hakk’ın ve kendisinin selâmını iletmesini istemiş akabinde de ona cennette içinde hiçbir gürültünün, çalışıp yorulmanın olmadığı, inciden bir köşkün verileceğini müjdelemişti. Hz. Hatice(radıyallahu anhâ) bu güzel ve kıymetli selâmlamaya kendine has bir şekilde karşılık vermişti:
Muhakkak ki, Allah es-Selam’dır. Selam da ondandır. Ey Allah’ın Resûlü, sana ve Cibril’e de selam olsun. [Nesâî, Ebû Abdirrahman Ahmed b. Şuayb, es-Sünenü’l-kübrâ, I-X, Beyrut 1421/2001, VII, 390; Hâkim, Ebû Abdillah hayn, I-IV, Beyrut 1411/1990, III, 206]
Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’in bir hadisi şerifi ise Hz. Hatice(radıyallahu anhâ)’nin faziletinin cennetle müjdelenmenin de ötesinde olduğunu gösterir. Hz. Hatice hem yeryüzünün hem cennetin en faziletli dört kadınından biridir:
Cennet kadınlarının en faziletlileri Hatice bint Huveylid, Fâtıma bint Muhammed, Meryem bint İmran ve Firavun’un karısı Âsiye bint Müzahim’dir. [Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 293, 316]
Âlemlerin en hayırlı kadınları Meryem bint İmran, Hatice bint Huveylid, Fâtıma bint Muhammed ve Firavun’un karısı Âsiye bint Müzahim’dir. [İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed el-Büstî, el-Müsnedü’s-sahih ale’t-tekâsîm ve’l-envâ, I-VII, Beyrut, 1433/2013, IV, 229]
Mekke’nin soylu, zengin, tüccar kadını Hz. Hatice(radıyallahu anhâ) hayatının son demlerini, Ebû Tâlib mahallesinde, muhasara altında, açlık ve yoklukla mücadele etmeye terk edilmiş haldeki Resûl-i Ekrem ve Müslümanlarla omuz omuza geçirdi. Hiçbir zorluk onu Resûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanında yer almaktan alıkoyamadı. Tüm varlığını onun davası uğruna harcadı. Mekkelilerin Müslümanları boykota son vermelerinin hemen ardından, Medine’ye hicretten 3 sene önce hayata gözlerini yumdu. Bu vefat, Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’in gönlünde çok derin bir üzüntü bıraktı. Öylesine derin bir üzüntü ki, Hatice’nin vefat senesi tarihe “hüzün yılı” olarak kaydedildi. Allah’ın selâmına mazhar bu değerli kadını Resûl-i Ekrem hiç ama hiç unutmadı.