HAKKINDA
Fâtiha; giriş, açış, başlangıç demektir. Fâtiha sûresi, Kur’an’ın çekirdeği, özü ve özetidir. Peygamberliğin ilk yıllarında indirilmiştir. Bütün olarak gönderilen ilk sûre olup, yedi ayettir.
Sûrenin ayrıca, “Ümmü’1-Kitab” (Kitab’ın özü) “es-Seb’ul-Mesânî” (Tekrarlanan yedi âyet) , “el-Esâs”,“el-Vâfiye”, “el-Kâfiye”, “el-Kenz”, “eş-Şifâ”, “eş-Şükr” ve “es-Salât” gibi başka adları da vardır. Fâtiha sûresi, Allahu Teâlâ’nın huzurunda kulun, en içten şükran ve minnettârlık duygularıyla O’na yönelişi, O’nun sınırsız merhameti, adâleti, kudreti, cömertliği, yüceliği önünde O’na saygıyla boyun eğişidir.
Fâtiha sûresi, Allah ile kulu arasında ezelî ve ebedi, şerefli bir kulluk antlaşmasıdır.
OKUNUŞU
Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm
Elhamdulillâhi rabbi’l-‘âlemîn ﴾1﴿ Er-rahmâni’r-rahîm ﴾2﴿ Mâliki yevmi’d-dîn ﴾3﴿
İyyâke na’büdü ve iyyâke neste’în ﴾4﴿ İhdina’s-sırâta’l-müstekîm ﴾5﴿
Sırâta’l-lezine enâmte ‘aleyhim, ğayri’l-mağdûbi ‘aleyhim ve le’d-dâllîn ﴾6﴿ (Âmîn)
MEÂLİ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla!
- Hamd, âlemlerin Rabb’i Allah’a aittir
- Rahmândır, Rahîmdir
- Din gününün Mâlikidir
- Sadece sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz
- Bizi dosdoğru yola ilet!
- Nîmet verdiğin kimselerin yoluna… Gazâba uğramışların ve sapmışların değil
DİNLE
Saad Al-Ghamdi | |
Mishary Rashid Alafasy | |
Abu Bakr Al Shatri |
AÇIKLAMASI
Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla!
Her türlü övgüye, teşekküre lâyık olan sadece O’dur. Gerçek anlamda övgü O’nun hakkıdır ve yalnızca O’na yaraşır. Çünkü kâinatı yoktan var eden, tüm varlıkları besleyen, terbiye eden, yöneten ve yönlendiren gerçek efendiniz, sahibiniz, yöneticiniz O’dur. Her varlığı kendi yaratılışındaki hikmete uygun niteliklerle donatan, onları dâimâ iyiye ve güzele doğru yönlendirerek her şeye hedefini ve yolunu gösteren; kulağa duymayı, göze görmeyi, güneşe ışık vermeyi, kelebeğe uçmayı, çiçeğe açmayı, ağaca meyve vermeyi öğreten O’dur. O hâlde, bütün iyiliklerin, güzelliklerin kaynağı olan Rabb’inizi tüm kalbinizle överek yüceltmeli, en derin saygı ve şükran duygularıyla O’nun hükümlerine boyun eğmeli ve yalnızca O’na kul olmalısınız.﴾1﴿ Hamd, âlemlerin Rabb’i Allah’a aittir
O Rahmândır; çok şefkatli, çok merhametlidir. Sizi sizden çok sever, size sizden daha yakındır. O’nun sonsuz rahmet ve şefkati, bu dünyada mü’min-kafir ayrımı yapmaksızın tüm varlikları kuşatmıştır. O, Rahîmdir. Rahmetini tamamlamak üzere bu Kitabı(Kur’an) göndermiş ve onun ışığında yürüyen bahtiyârlara, âhiret hayatında sonsuz mutluluk ve kurtuluş müjdesini vermiştir. Fakat O, çok şefkatli, çok merhametli olmakla birlikte, hikmetli ve adâletlidir de…﴾2﴿ O, Rahmân’dır, Rahîm’dir Gerçekleşeceğinden asla şüphe duyulmayan Yargı Gününün hâkimidir. O gün tüm insanlar yapıp ettiklerinden hesaba çekilecek ve böylece, hiçbir iyilik mükâfâtsız, hiçbir kötülük cezasız kalmayacaktır. O gün, size dünyada emânet olarak verilmiş olan gücünüz, irâdeniz ve tercih hakkınız elinizden alınacak ve ilâhi hükümranlık tüm dehşet ve ihtişâmıyla tecellî edecek. Sesler kesilecek, başlar öne eğilecek ve Mutlak Hâkim, en âdil hükmü verecek: İyiler cennete, kötüler cehenneme! O hâlde, ey Rabb’imiz! Tüm içtenliğimizle sana söz veriyoruz:﴾3﴿ Din gününün Mâlikidir
Yalnızca Sana ibâdet eder, bütün emirlerine kayıtsız şartsız itaat ederiz. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini, doğruyu eğriyi, belirlemede, kendimize yalnızca ilâhî ölçüleri rehber ediniriz. Senden başka hayatımıza yön verecek, kurallar koyacak otorite kabul etmeyiz. Senin buyruklarına aykırı hükümler veren hiçbir güce -kim olursa olsun- asla boyun eğmeyiz. Her türlü iyiliğin, güzelliğin Senin elinde olduğunu bilir, Senin iznin ve onayın olmadıkça hiçbir dileğin gerçekleşmeyeceğine yürekten inanırız. Dertlerimize devâyı, hastalıklarımıza şifâyı, sıkıntılarımıza çareyi ancak Sende arar; gerekli tedbirleri almakla birlikte, Senden başka hiçbir kimseden, hiçbir varlıktan medet ummayız. Sadece Sana yalvarır, yalnızca Senin kudret ve merhametine sığınırız.﴾4﴿ Sadece sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz
Ey Rabb’imiz! Bizi, dosdoğru yola, insanın doğal yapısıyla; duyguları, eğilimleri ve ihtiyaçlarıyla bire bir örtüşen, varlık kanunlarıyla tam bir uyum içinde olan o apaydınlık yola, insanlığı hem bu dünyada, hem de âhirette mutluluğa ulaştıran İslâm yoluna ilet.﴾5﴿ Bizi dosdoğru yola ilet
İnsanlık tarihi boyunca, tevhid sancağını elden ele taşıyan Peygamberlerin ve onların izinden yürüyen dosdoğru kimselerin, şehitlerin, sâlihlerin yoluna… Yahudiler örneğinde olduğu gibi hakîkati pekâlâ bildikleri hâlde, dünyaya ve dünya nîmetlerine tutku ile bağlılıkları yüzünden ilâhî iradeye baş kaldıran; servet, güç, makâm, şöhret gibi değerleri hayatın biricik ölçüsü hâline getirerek arzu ve heveslerini ilâhlaştıran, bu yüzden dünyada ve âhirette Senin gazâbını hak eden azgınların yoluna değil aynı şekilde Hıristiyanlar örneğinde olduğu gibi, bidat ve hurâfeleri, batıl düşünceleri ‘iyi niyetlerle’ Allah’ın dinine ekleyerek hak dinden sapan, âhireti kazanma adına dünyayı ve dünya nîmetlerini inkâr eden; okuma, öğrenme ve düşünme yeteneklerini kendi elleriyle körelterek, cehâlet ve bağnazlık zindanlarında bocalamayı ‘Allah’a yaklaşmak’ zanneden o şaşkınların yoluna değil… Onlara benzemekten onlar gibi yaşamaktan bizi koru Allahım. Allah Rasûlü(sallallahu aleyhi ve sellem) bu sûrenin sonunda “Âmîn” yani “Duâmızı kabul eyle, yâ Rab!” derdi.﴾6﴿ Nîmet verdiğin kimselerin yoluna… Gazâba uğramışların ve sapmışların değil